28 Haziran 2015 Pazar

True Detective: Sadece bir dizi olarak tanımlamak haksızlık.

Merhaba iyi kalpli insanlar
Hepimiz dizi izlemeye bayılıyoruz özellikle HBO dizileri gönlümüzü fethetmesini iyi biliyor diyebilirim. Diğer yandan diziler kadar müzikleri de önemli diye düşünüyorum ben. Tıpkı satın almadan önce kitapları elimizde evirip çevirirken kapaklarının bizi etkilemesi gibi. Özellikle can alıcı sahnelerde çalan iyi müzikler direkt serbest çağrışım yapıyor. İzlemeye başladınız mı yoksa hiç izlemediniz mi bilmiyorum ama benim çevremdeki insanların çoğu True Detective dizine başladı ve sevmeyen tek bir kişiye bile rastlamadım.






Spoiler vermeden özetlemeye çalışayım; dağılmış hayatların yollarının kesişmesi; çözülmesi zor kriminal vakalarda gerçekleşiyor. Yer yer aksiyon, yer yer dağınık hayatların öyküleri, suç, takip ve çözüm şeklinde ilerliyor dizimiz. Şu sıralar ikinci sezonun ilk bölümü çıktı. Ben keyifle izledim. İzlerken damakta ve hafızada yer eden müthiş şarkı seçimlerini de sizlerle paylaşmak istedim.
Dizinin ikinci sezon çekimlerinden kareleri ve şarkıları şöyle bırakıyorum:





Kahramanlarımız ilk sezonda Matthew McConaughey ve Woody Harrelson'dı şimdi ise Colin Farrell, dünyalar güzeli Rachel McAdams, Vince Vaughn ve tatlışlığı ile göz kamaştıran Taylor Kitsch.
İkinci sezon birinci bölümde çalan ve kalbimi çalan şarkılar ise şöyle:
Lera Lynn - My Least Favorite Life https://www.youtube.com/watch?v=dFh71_ftxLE&list=PLxYIVdySSEOSM8I8uIDzUqeKf2zBOJK_l
Şarkıda whisper of two broken wings, maybe they're your maybe they're mine gibi içe titreten cümleler var ve şarkı gerçekten dokunaklı. Bir de çalınan şarkı barda içerken canlı performans şeklinde kendini gösteriyor, insanın içesi geliyor desem yeridir. :')
Diğer şarkımız benim hayranı olduğum Nick Cave'den geliyor: https://www.youtube.com/watch?v=sJtRY3ME3tk tam bölümün bitiş sahnesinde mükemmel solosu ile bizleri uğurluyor.
Açılış müziği ise yine sözleri ile bizi vuran ve söyleyenin ise efsane oluşu ile etkilemekten fazlasını yapan Leonard Cohen Nevermind: https://www.youtube.com/watch?v=N3HbrfV0hJM
Bu şarkıda da The war was lost, the trady signed, I was not caught I crossed the line. I had to leave my life behind. I have a name but nevermind  kısımları benim en sevdiğim yerler. Yani şarkıdan buram buram karizma akıyor. Leonard ve Nick Cave'den de akıyor olabilir karizmalar gerçi.
Neyse size iyi seyirler keyifli dinlemeler :') Umarım beğenirsiniz.


20 Haziran 2015 Cumartesi

Bazı kitaplar dokunur.

Bülbülü Öldürmek

Yüksek lisans tezim ile uğraştığım için bir türlü istediğim tempoda ve istediğim zaman diliminde kitap okuyamıyorum son altı aydır. Fakat tipik bir öğrenci psikolojisi olarak yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiğim noktada; yani tezi teslim etmeme yakın ve düzeltmeleri yapacağım zaman diliminde, final sınavı olan öğrencinin evi temizlemesi gibi ben de kitaplarıma sarıldım ve Bülbülü Öldürmek kitabını bitirdim.
Aslında "ömrünüz boyunca okumanız gereken 50 kitap" gibi listelerden hoşlanmam ve bu listelerde ismi geçen kitaplardan uzak dururum. Birisi bir şeyi illa yapın diyince irite olan bir yapım da var zaten, kova olduğumdan dolayı. Neyse yine bu şekilde Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabına da önyargı ile yaklaşmıştım ama hoşuma gitmişti. Bu kitapta da elime alıp inceleyip, dokunup koklayınca okumalıyım hissi oluştu. İyi ki de oluşmuş, İzmir'de fuardan gayet uyguna almıştım zaten.
Kitaba gelecek olursak; bir çocuğun ağzından yazılmış olması belki de daha bir etkilenmeme neden oldu. Güney Amerika'da Maycomb denilen ufak tefek bir kasabada geçen roman,siyahi bir vatandaşın suçlandığı bir olay merkezinde gelişiyor. Ayrımcılığın anlatıldığı romanda, küçük bir çocuğun ağzından anlatılan olaylar zincirinde baba karakteri ise avukattır ve çocuklarına hayatı oldukça başarılı bir şekilde öğretmesi dikkatlerden kaçmaz. Suçsuzların haksızca zarar gördüğü bu dünyada, haksızlığa tahammülünüz yok ise oldukça duygu karmaşası içinde okuyacaksınız. Ben kitaptan hoşuma giden cümleleri çizdim, sizlerle paylaşmak istedim. Eğer okumak isterseniz kesinlikle tavsiye ederim, pulitzer ödüllü kitabın yazarı ise Harper Lee. Ben Sel Yayınları'ndan okudum ve çevirisi bana gayet berrak geldi.

Sevdiğim cümleler ise şöyle:

"İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma; bülbülü öldürmek günahtır. Onlar sadece insanlara mutluluk verir ve şarkı söyler."

"Tanrı Sevgi'dir."

"Birinin kötü olduğunu düşündüğü bir şeyle seni nitelendirmesi hiç bir zaman hakaret değildir. O kişinin ne kadar zavallı olduğunun göstergesidir sana, seni incitmez. İncitmemeli. "

"Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey, insanın vicdandır."



18 Haziran 2015 Perşembe

Gününüz güzel geçsin şarkısı :')

İyi kalpli insanlar, merhaba!

Gün içerisinde dinlediğimiz müzikler çoğu şeyi etkiliyor biliyorsunuz, size bir parça huzur versin, enerjiniz yükselsin, gününüz güzel geçsin, buyrunuz:

https://www.youtube.com/watch?v=C_C23JCduok



16 Haziran 2015 Salı

Alışılmışın Dışına Çıkmaca: Tosca Operası

Gel gelelim sanatsal etkinliklerden sinema ve tiyatro dışında pek sık gitmediğimiz operaya :'') 
Gerçekten keyif alarak seyretmiş olduğum Tosca operası; siyasi suçlu bir kaçağın; bir şarkıcı olan Tosca ve sevgilisi ressam Mario'ya sığınması ve kaçış sürecini anlatıyor. Olaylar Tosca merkezinde gelişiyor. Kaçak kahramana edilen yardımlar, çekilen ızdıraplar, tabloya söylenen aryalar, kaçış öyküleri çerçevesinde süren opera bittiğinde ise hayranlık uyandırıyor. Ben eve dönerken ve başımı yastığa koyduğum ana kadar aralıklarla düşünmüştüm ne kadar güzeldi, neler olmuştu diye. Eğer bulunduğunuz şehire gelirse mutlaka tavsiye ediyorum. Ben İzmir Opera ve Balesi binasında görme fırsatı bulmuştum;binanın da kendine has mimari yapısı ile göz kamaştırdığını belirtmeliyim. Başka postlarda İzmir'in tarihi mimari dokusunu ve müzelerini de gezeriz belki :') 
Operaya dönecek olursak; günümüzden izler ile eşleştirme yapabilmemiz mümkün elbette. Düşünce suçlusu kişinin kaçma, ona yardım edenlerin de bir şekilde suçlu olması durumu, bu olaylar silsilesinde aşk mecrasının es geçilmeyip, ciğerlere dolan taze nefes gibi keyif vermesi elzem bir cila oluyor. Operanın büyüsü, biraz da Puccini'nin en meşhur aryalarından biri olan 'E Lucevan le stelle' kulaklarımızda yer edince kendisini gösteriyor desem yalan olmaz. 
Şuraya linkini bırakıyorum belki dinlemek istersiniz:
https://play.spotify.com/track/4AZpSd0OWmyx7YZPIVOnxX




9 Haziran 2015 Salı

Nihayet İzmir'de: Twins coffee roaster


İstanbul'da yaşayan arkadaşlarım Karaköy kahvecilerinden bol bol fotoğraf çekip paylaşırken, ben İzmir'de böyle yerler neden yok diye kederleniyordum. Nihayet girip güzel kahvelerimizi yudumlayabileceğimiz, bilgisayarımızı götürüp yazılarımızı sakin kafayla yazabileceğimiz, mırıl mırıl keyifli şarkılar çalan, üstüne üstlük kitap alınca kahve hediye eden naif bir yer İzmir'e de merhaba dedi. İsmi ise İstanbul'dan aşina olduğumuz Twins Coffee Roaster. Yeri gayet kolay bir yerde, Fransız Kültür karşısı, Arkas Sanat Galerisi yanında. İster kitabınızı alıp gidin, ister oradan bir kitap seçin, arkadaşlarınızla dışarıda rahat konseptli banklarında oturun; ister kahvenizi alıp kordonda çimenlerde yudumlayın keyif sizin elbette :'') Çalışanları da oldukça güler yüzlü. Ben oldukça beğendim. Tavsiye edebileceğim içecekler arasında ise smoothie ve chai tea latte var ^.^

Ara öğün kıvamında minik lezzetli coverlar bünyeye şart efenim.

Sizler için benim dinlemekten bıkmadığım Alt- J (∆) 'nin Breezeblocks şarkısının -bence- başarılı bir coverını şuraya iliştiriyorum. İşe giderken metroda dinlemelik ^.^
https://soundcloud.com/alice-jemima/breezeblocks-with-mix-comp-ver-2?in=song-for-night/sets/cover